Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti veya Kuzey Kıbrıs, Akdeniz’in doğusunda nispeten keşfedilmemiş bir mücevherdir. Bu küçük ada, sadece Türkiye tarafından resmi olarak tanınmıştır. Buna rağmen görülmeye değer güzel ve eşsiz bir coğrafya sahiptir.
Kuzey Kıbrıs, doğal güzelliklerinin yanı sıra tarih ve kültür açısından çok zengindir. Adada binlerce yıldır yerleşim var ve keşfedilecek birçok antik kalıntı ve tarihi yerler vardır. Başlayalım gezmeye…
Lefkoşa:
Bölünmüş bir şehir olduğu için İki ülkenin başkenti olarak görünmektedir. İki taraf kendi sınırları içinde kalan toprakları başkent ilan etmiştir. Eski Lefkoşa Türk tarafında kaldığı için tarihi yerler çok daha fazladır.
Ziyaretçiler, geleneksel Osmanlı dönemi evlerini, dar sokakları ve tarihi yapıları gezebilirler. Selimiye camisi merkezde ve en görkemli yapıdır ama şuan tadilatta olduğu için kapalı tutulmaktadır.
Lefkoşa, yeşil hat diye adlandırılan sınırla ikiye bölünmüştür. Yeşil hat sınırını gezerken, fotoğraf ve video çekerken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
Sınır ( Yiğitler Parkı ):
Yeşil hat sınır bölgesinin en uç noktasında kalmaktadır. Rum kesimi ile arada sadece bir tel bulunmaktadır. Çay ve kahvenizi içerek Rum tarafını izleyebilirsiniz. Yürüyerek kenti gezmek için sırayla Ermeni kilisesi, lokmacı sınır kapısı, Lefke hanı, arasta, büyük han, Kumarcılar hanı, Bedesten ve diğer adıyla belediye çarşını görebilirsiniz.
Parkın doğusunda bulunan ortak alanın karşısında Rum tarafında bulunan Ledra Palas oteli uzaktan mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Çünkü çok önemli kararlar burada alınmıştır.
Büyük Han ve Kumarcılar Hanı:
İçinde kafeteryaların olduğu tarihi bir yapıdır. Çay, kahve veya atıştırabileceğiniz kafeteryaların bulunduğu güzel bir yerdir. Şehir merkezinde tarihi bir yapı restore edilip tekrar açılmıştır. İçindeki dükkanlarda el işçiliği yöresel ürünler satılmaktadır.
Burayı gördükten sonra belediye çarşısının önünde bulunan küçük tren ile şehir turu atabilirsiniz çünkü ücretsiz olarak hizmet vermektedir.
St. Hilarion Kalesi:
Lefkoşa merkeze 25 km uzaklıkta bulunmaktadır. Yol boyunca çok güzel manzaraya sahiptir. Dik kayalık alan üzerine kurulduğu için zirveye çıkmak çok yorucu olmaktadır.
Zirveye ulaştığınızda tüm Girne ayaklarınızın altında kalacaktır. Bu kale için yaklaşık olarak iki veya üç saatinizi ayırmanız gerektiğini belirtmek isterim.
Bellapais Manastırı:
St. Hilarion kalesinden çıktıktan sonra yaklaşık 17 km bir mesafede bulunmaktadır. Beşparmak dağlarının eteğinde kurulmuş olup 13. yüzyıldan kalma Gotik mimarisi olan bir manastırdır. Günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış yapılardandır. Kıbrıs gezisi yapan herkesin mutlaka görmesi gereken bir tarihi eserdir.
Manastır içinde bulunan ahşap sundurmalardaki oymacılık ustalığını görmenizi şiddetle öneriyorum. Gerçekten çok güzel görünüyorlar.
Gezmekten yorulduğunuz zaman karşısında bulunan Kafeteryalarda manastır manzarası eşliğinde kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Kahvenizi bitirdikten sonra Girne merkezde limanı gezebilirsiniz.
Anıt Tank:
Selvili tepede bulunan tank buraya gelenleri hayrete düşürmektedir. Tank anıtlarından bir tane daha bulunmaktadır. Bu tank TÜRK’e has atılganlık ve cüretkarlığın kanıtlanmış bir örneğidir.
2 ağustos 1974 günü yapılan Lapta muharebesinde düşmanı arkadan vurmak için görevlendirilmiştir. Yaşanmış tarihin en güzel örneğidir. Görmeden gelen bu tarihi ve yaşananları tam anlamıyla idrak edemeyecektir.
Agios Panteleimonas Manastırı (Ayios Archangelos Michael Kilisesi):
Anıt tankı gördükten sonra yol üzerinde bulunan bir manastırdır. Restorasyon nedeniyle kapalı olduğu için gezemedim. Yakın bir zamanda açılacağını düşünüyorum. Dışardan bile olsa görmek faydalı olacaktır.
Pigades Tapınağı :
Mavi Köşke giderken Manastırı geçtikten sonra tabelasını görüp içeri girdim. Küçük bir tarihi yapı veya anıt ama tabelada tapınak olarak geçmektedir. Yüzüklerin efendisi filmindeki iki kuleyi andırmaktadır. Farklı bir tapınak, görmenizi isterim.
Mavi Köşk ( The Blue House ):
Geldik ülkenin en önemli yapısına buraya yazmakla bitecek bir yer olmadığını şimdiden belirtmek isterim. Köşkün mavi olmasından ismini alan bir yerdir. Bulunduğu hakim tepeden bütün sahilin görüldüğü ama sahilden bakıldığında hiç görünmeyen bir yapıdır.
Bu yapıyı ilginç kılan ise Kıbrıs Barış Harekatı döneminde sahibi tarafından Rum kesimine silah kaçakçılığı yapmasıdır. Askeri alan içerisinde kalan köşk içerisinde fotoğraf çekmek yasaktır. Köşk ile ilgili bilgiler ziyaret sırasında görevli personel tarafından anlatılmaktadır. Ortalama kırk beş dakika sürmektedir.
Mavi Köşk gezildikten sonra Kıbrıs barış harekatının ne kadar gerekli olduğunu çok daha iyi anlayacaksınız. Rumlar tarafından yapılan zulümler, işkenceler ve katliamlar fotoğraflarla anlatılmaktadır. Mutlaka ama mutlaka görmenizi tavsiye ediyorum.
Genel olarak, Kuzey Kıbrıs, görülmeye değer benzersiz ve büyüleyici bir ülkedir. Doğal güzellikleri, tarihi, kültürü ve yöresel mutfağı ile biraz farklı bir deneyim yaşamak için mükemmel bir yerdir. Adada meze tabaklarından geleneksel Kıbrıs yemeklerine kadar çok çeşitli lezzetli yemekler bulunmaktadır. Ayrıca yerel şarapları ve anason aromalı bir içki olan geleneksel rakıyı tadabilir.
Kuzey Kıbrıs’a gitmek için Türk vatandaşları, kimlik kartı ile giriş çıkış yapmaktadır. Yurt dışı çıkış harcı ödenmemektedir. Rum kesimine sadece Kıbrıs Türk’leri giriş çıkış yapabilmektedirler. Diğer kişiler Yunanistan üzerinden giriş çıkış yapmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Türk Lirası kullanılmaktadır. Araç kiralayacak olanlar direksiyonların sağ tarafta olduğunu hatırlatmak faydalı olacaktır.